CHP Ekonomi Masası İzmir'de...

25.08.2022

CHP Ekonomi Masası, İzmir'de... CHP Sözcüsü Faik Öztrak, cari açığın rekor üstüne rekor kırdığını vurgularken, “Bir yıl içinde ödenmesi gereken borçlar da rekor üstüne rekor kırıyor. Türkiye’nin önümüzdeki bir yılda ödemesi gereken borç miktarı 182 milyar dolar. Bunu ödeyeceğiz, yerine 180 milyar dolar daha bulacağız. Çünkü öbür tarafta cari açığımız var. Onu da finanse etmemiz gerekiyor… Bugün devletin ödeyeceği faizler, devletin ödeyeceği borçtan daha fazla. Yani faiz borcu geçmiş” dedi.


CHP Ekonomi Masası, İzmir'de... CHP Sözcüsü Faik Öztrak, cari açığın rekor üstüne rekor kırdığını vurgularken, “Bir yıl içinde ödenmesi gereken borçlar da rekor üstüne rekor kırıyor. Türkiye’nin önümüzdeki bir yılda ödemesi gereken borç miktarı 182 milyar dolar. Bunu ödeyeceğiz, yerine 180 milyar dolar daha bulacağız. Çünkü öbür tarafta cari açığımız var. Onu da finanse etmemiz gerekiyor… Bugün devletin ödeyeceği faizler, devletin ödeyeceği borçtan daha fazla. Yani faiz borcu geçmiş” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak'ın başkanlığındaki Ekonomi Masası, bugün bir dizi ziyaret ve toplantı için İzmir'e geldi. Öztrak, ilk olarak İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği ile bir araya geldi.

Türkiye'de ekonominin durumu üzerine konuşma yapan Öztrak, CHP'nin iktidar olduğu takdirde ekonomideki sorunlara çözüm önerilerini anlattı. 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin eleştiren Öztrak; "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir sistem geldi. Aslında tam bir tek adam rejimi. Bugün artık ülkede kural yerine kral var. Bunu bana Polatlı'da bir çiftçi söylemişti. Biz kral değil kural istiyoruz demişti ama bugün ülkede kural değil kral var. Gece yatıyorsunuz, sabah uyanıyorsunuz, bütün oyunun kuralları değişebiliyor. Her şey tek kişinin iki dudağının arasından çıkacak söze bağlı" diye konuştu.  

Öztrak'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"40 BİN KİLOMETRE YOL YAPTIK: Bugün CHP'nin Ekonomi Masası olarak İzmir İl Başkanımız, İl Örgütümüz, milletvekillerimiz ve Masa mensuplarımız ile birlikte sizleri ziyaret ediyoruz. Bugüne kadar 39 ilimizi ziyaret ettik. 40 bin kilometre yol yaptık. Türkiye'nin önemli şehirlerini dolaşma, orada esnafımız ile bir araya gelme, iş insanlarımız ile birlikte olma imkanını bulduk.

SICAK PARA İLE EKONOMİYİ ŞİŞİRME MODELİ ARTIK YÜRÜMÜYOR: Türkiye'nin çok ciddi sorunları var. Bugün buraya nasıl geldiğimizi özetlemeye çalışırsak aynı anda iki krizi ya da iki büyük sıkıntıyı birlikte yaşıyoruz. Bunlardan bir tanesi… Türkiye'nin 2000'li yılların başındaki krizden sonra izlemeye başladığı program, artık bugün bu ülkenin ihtiyaçlarına ve dünya konjonktüründeki değişikliğe cevap vermiyor. Yani sıcak para ile ekonomiyi şişirme modeli artık yürümüyor. Sıcak para kısmı gelmiyor ama şu anda mevcut hükümet ısrarla şişirme kısmını, kredi ile borç ile ekonomiyi büyütmeye çalışıyor. Ancak sıcak para gelmeyince bunu yapmaya çalışırken de tüm iktisadi hayatın çeşitli alanlarını ciddi şekilde tahrip ediyor.

DÖVİZ REZERVLERİMİZ BİTMİŞ VAZİYETTE: Dış dengemiz bozuluyor. Cari açığımız rekordan rekora koşuyor. Döviz rezervlerimiz bitmiş vaziyette. Enflasyon aldı başını gitti. Büyümenin niteliği, beton dışında ihracata dönük döviz kazandırıcı mal üreten bir büyüme olması; çalışanlar ile çalıştıranlar arasındaki dengeyi bozmadan bir büyümenin gerçekleşmesi artık söz konusu olmuyor. Hep çalıştıranlar lehine bozulan bir dengeyle ya da faizden, ranttan kazananlar lehine bozulan bir denge ile karşı karşıyayız.

SABAH UYANIYORSUNUZ, BÜTÜN OYUNUN KURALLARI DEĞİŞEBİLİYOR: Diğer taraftan ucube bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir sistem geldi. Aslında tam bir tek adam rejimi. Bugün artık ülkede kural yerine kral var. Bunu bana Polatlı'da bir çiftçi söylemişti. Biz kral değil kural istiyoruz demişti ama bugün ülkede kural yok, kral var. Gece yatıyorsunuz, sabah uyanıyorsunuz, bütün oyunun kuralları değişebiliyor. Her şey tek kişinin iki dudağının arasından çıkacak söze bağlı. Bu sistem kurulurken, kurumsal kapasiteler önemli ölçüde aşınıyor. Bazı köklü kurumlar yok oluyor.

FIRSATLARI KAÇIRMA RİSKİ GİDEREK ARTIYOR: Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinde Türkiye'nin güvenilir ortak olma algısı giderek zayıflıyor. Pandemiden sonra, dünyada meydana gelen değişikler bu tedarik zincirlerinin kısalması, Çin'deki arz merkezlerinin dağılmaya başlamasıyla birlikte önemli fırsatlar var önümüzde; ama tek adam sisteminin devlette yarattığı yönetim krizi ile ve de ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu fırsatları kaçırma riski giderek artıyor.

TÜRKİYE'NİN KATILIMCILIK VE HESAP VEREBİLİRLİK AÇISINDAN DURUMU İÇLER ACISI: Milletin zenginleşmesi kral yerine kural olmasına bağlıdır. Özellikle burada grafiğe baktığınız zaman kurumsal kalite endeksi yapmaya çalıştık. Mesele katılımcılık ve hesap verebilirlik diye bir gösterge koyduk. Bu göstergede dünyada en iyi olan ülke hangisi ise ona 100 dedik, en üste koyduk. Norveç'miş. Onun altında bizim de üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın üyesi olan ülkelerin ortalaması var. Onun en altında da Türkiye var. Türkiye'nin gerçekten katılımcılık ve hesap verebilirlik bakımından durumu içler acısı.

MİLLETLERİN ZENGİNLİĞİ KRAL YERİNE KURAL OLMASINA BAĞLI: Peki bu neye yarıyor? Hep söylüyoruz ya Türkiye'de hukuk sisteminin olmayışı, hesap verebilir bir yönetimin olmayışı cebimizi boşaltıyor diyorduk. Bu doğru mu değil mi bunu test ettik. Grafiğe baktığınız zaman; bu endekste kim ne kadar iyi ise onun gelirinin o kadar yüksek olduğunu görüyoruz. Demek ki milletlerin zenginliği büyük ölçüde kral yerine kural olmasına bağlı. Onun için biz diyoruz ki Türkiye'nin artık yeni kurallara, yeni kurumlara, yeni kadrolara ihtiyacı var.

EKONOMİ BİR SAFSATAYA KURBAN EDİLDİ: Bugün Türkiye'de kurumsal altyapının tamamen çöktüğünü görüyoruz. Ekonomide de çok ciddi sıkıntılar var. 2018 Temmuz ayından bu yana Merkez Bankası'nın döviz kasası hızla boşaldı. 128 milyar dolar buharlaştırıldı. Daha hala da 60, 70 milyar dolar bu senin başından beri buharlaşmaya devam ediyor. 3 Hazine ve Maliye Bakanı, 4 Merkez Bankası Başkanı, 5 TÜİK Başkanı gördük. En sonunda da ekonomi tek kişinin ağzından çıkan, kerameti kendinden menkul dünyada hiçbir iktisatçının kabul etmediği bir safsataya kurban edildi. 'Faiz sebep, enflasyon netice.'

Enflasyon tek haneli rakamlara düşmüştü. Fakat Merkez Bankası başkanları, ekonomi ve maliye bakanları değişti, faizler düşürülmeye başlandı ve ondan sonra da enflasyon yüzde 80’leri buldu. Ekonomide belirsizlik arttı.

KURDAKİ BELİRSİZLİK ÇOK CİDDİ SORUNLARA YOL AÇIYOR: Yıl sonu için en yüksek kur beklentisine baktığınız zaman 25 TL. En düşük 20 TL'nin altında bir rakam. Türkiye'de hiçbir zaman bu marj bu kadar açık olmadı. Sizler esnafınız bunu en iyi siz anlarsanız. Bir kısmı diyor ki bu 25 TL'ye kadar gider, bir kısmı da diyor ki bu 20 TL'nin altında kalır. Bu kadar marj açıldığı zaman burada çok büyük bir belirsizlik var. İşin nereye gideceği bilinmiyor demektir. Kurdaki belirsizlik çok ciddi sıkıntılara yol açıyor. Güven kalmıyor.

BU İŞ BASBAYAĞI BİZDEN: Evet, dışarıda da enflasyon var. Doğru. Hatta burnumuzun dibinde bir de savaş var. Ukrayna'yı işgal eden Rusya'da enflasyon yüzde 15, işgal altında olan Ukrayna'da yüzde 22. Peki Türkiye'de enflasyon ne kadar? Yüzde 79,6. Yüzde 80. Demek ki bu iş dışarıdan değil. Bu iş basbayağı bizden. Bizim de üyesi olduğumuz, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nda ortalama enflasyon yüzde 10.3. Dünyada ne kadar enflasyon varsa bizde misliyle var.

BİR YIL İÇİNDE ÖDENMESİ GEREKEN BORÇ 182 MİLYAR DOLAR: Cari açık her ay rekor üstüne rekor kırıyor. Demek ki bu model çalışmıyor. Bir yıl içinde ödenmesi gereken borçlar da rekor üstüne rekor kırıyor. Türkiye’nin önümüzdeki bir yılda ödemesi gereken borç miktarı 182 milyar dolar. Bunu ödeyeceğiz, yerine 180 milyar dolar daha bulacağız. Çünkü öbür tarafta cari açığımız var. Onu da finanse etmemiz gerekiyor. En yüksek borç ödemesi de reel sektör dediğimiz özel kesim. Bu arada Merkez Bankası'nın net rezervleri de -52,7 milyar dolar. Kasa boş, bitmiş, tüketilmiş.

FAİZ BORCU GEÇMİŞ: Bugün devletin ödeyeceği faizler, devletin ödeyeceği borçtan daha fazla. Yani faiz borcu geçmiş. Grafik burada. Bütün bu sorunlara rağmen Türkiye'nin çok önemli üstünlükleri var. Türkiye 4 buçuk saatlik uçuş mesafesinde 58 ülkeye, 1 buçuk milyarlık nüfusa, 22 trilyon dolarlık pazara erişim imkânı olan bir ülke. Başka bu durumda olan ülke sayısı çok az. Bu pazarlar da dünyanın en büyük pazarları. Önümüzde çok büyük imkanlar var. Genç bir nüfusumuz var. Demografik fırsat penceremiz halen açık. Ama zamanımız da daralıyor. Bu fırsatları değerlendirmek için de yeni bir ekonomik modeli hayata geçirmek lazım.

HIZLA GEÇMEMİZ LAZIM: Bunu yapabilmek için ne lazım? Üç yeni lazım. Yeni kurumlar, yeni kurallar, yeni kadrolar. Yeni kurumlar dediğimiz zaman da; bugün milletimizin cebini boşaltan bu ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir an önce bırakılıp yeniden bu millet iradesinin tecelligahı olan parlamenter sisteminin hakim olduğu yönetim biçimine hızla geçmemiz lazım.

SAYIŞTAY'I SARAYIN VESAYETİNDEN KURTULMASINI SAĞLAYACAĞIZ: Bu üç yeni ile birlikte 4 sütun üstüne oturması lazım bizim büyüme stratejimiz. Bir kere herkesin adaleti erişimini sağlayarak her düzeyde etkili, hesap verebilir, kapsayıcı kurumlar oluşturarak demokrasi güçlendireceğiz, can ve mal güvenliğini sağlamamız lazım. Bunun için demokratik parlamenter sisteme geçeceğiz. Tarafsız Cumhurbaşkanı olacak. Kuvvetler ayrılığını güçlendireceğiz. Yeni bir seçim yasamız olacak. Siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. TBMM'de kesin hesap komisyonunu kuracağız. Sayıştay'ın sarayın vesayetinden kurtulmasını sağlayacağız.

BÜYÜME STRATEJİSİ OLMASI LAZIM: Ekonomiyi sıcak para ile şişiren değil, üreterek verimlilikle zenginleştiren bir büyüme stratejisi olması lazım. Ekonomide üretim odaklı rekabetçi bir yaklaşımımızın olması lazım. Eğitim politikalarını yeniden şekillendirmeliyiz. Kamu ve özel arasında yeni bir diyalog biçimini kurmalıyız. Strateji ve Planlama Teşkilatı'nı kurmalıyız. Katılımcı, etkili bir stratejik planlama ile ülkenin alt yapısını yeniden ülkenin önünde darboğaz oluşturmayacak şekilde düzeltmeliyiz. Yeşil mutabakata uyum sağlamamız lazım. Ekonomik ve Sosyal Konseyi çalışır hale getirmeliyiz.

İNSANLARIN REFAHTAN PAYLARINI ALMALARI LAZIM: Büyümenin kapsayıcı olması lazım. Refahtan herkes adil bir pay almıyorsa o zaman o büyüme sürdürebilir olmuyor. Yani şunu söyleyeyim. Bir ekonomide sürekli birileri kazanıyor, sürekli birileri kaybediyorsa o ekonomi yürümüyor, bitiyor. İnsanların refahtan paylarını almaları lazım.

BUNLARI YAPTIĞIMIZDA ZATEN KENDİLİĞİNDEN BÜYÜME DAHA DA YÜKSEK OLUYOR: Sürdürülebilirlik. Bir çevre ile ilgili olarak sürdürülebilir önemli. Burada iki şeye uymamız lazım. Biri Paris İklim Anlaşması, diğeri de Birleşmiş Milletler'in sürdürülebilir kalkınma ile ilgili belirlemiş olduğu hedefler. Bu ikisine uyarak işlerimizi yaparsak dışarıdan çok daha ucuz para temin etmemiz mümkün. Bunları yaptığımızda zaten kendiliğinden büyüme daha da yüksek oluyor.

MERKEZ BANKASI'NIN ARAÇ BAĞIMSIZLIĞINA SAYGI GÖSTERİLMESİ LAZIM: Mali ve para politikası sürdürelebilir olmalı. Yani ülkeyi borca batırmamalıyız maliye politikası ile. Para politikası ile de enflasyonu azdırmamalıyız. Bu çerçevede Merkez Bankası'nın araç bağımsızlığına da saygı göstermemiz lazım.”

 


Öztrak başkanlığındaki Ekonomi Masası, İzmir'de iş insanları ile bir araya geldi. 

İş insanları ile toplantıda yaptığı konuşmada; Türkiye ve dünyadaki ekonominin durumuna ilişkin Öztrak, "Küresel merkez bankaları pandemiden sonra gevşettikleri para politikalarını yeniden sıkılaştırmaya başlıyorlar. Küresel merkez bankaları, faiz arttırma sürecine giriyorlar" dedi. 

İktidarın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin değişmesi gerektiğini söyleyen Öztrak, "Türkiye bugün çok ciddi bir güven bunalımı yaşıyor. Güven bunalımı ile birlikte de çok ciddi bir istikrarsızlık var. Peki bunu aşıp enflasyonu düşürmek, güvensizliği bitirmek, yeniden sürdürülebilir büyüme patikasına dönebilmek için ne yapmak lazım? Şu andaki bu mevcut yönetim ile bu güven bunalımını aşamazsınız. Şu andaki mevcut sistemle de bu güven bunalımını aşamazsınız. Bu güven bunalımını aşabilmenin ilk ayağı bu yönetimin ve sistemin değişmesinden geçiyor" diye konuştu. 

Öztrak, CHP'nin iktidar olduğu takdirde, ekonomideki sorunları, ve çözüm önerilerini iş insanlarına anlattı. Öztrak’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“BÜYÜK TAARRUZ’UN 100’ÜNCÜ YILI: Yarın 26 Ağustos, Cumhuriyet tarihindeki en önemli günlerden bir tanesi. 26 Ağustos’ta Afyon Kocatepe’de başlayan 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşu ile sonuçlanan Büyük Taarruz’un 100’üncü yıldönümü. Büyük önderimiz büyük zaferin inşasını yapan partimizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, tüm kahramanları bu vesile ile rahmetle, minnetle anıyoruz.

ESKİNİN ÖLDÜĞÜ, AMA YERİNE YENİNİN HENÜZ DOĞMADIĞI BİR ARA DÖNEMDEN GEÇİYORUZ: ‘Neden yeni bir hikâyeye ihtiyacımız var’ı iki kısımda anlatmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi küresel boyut. Aslında herkes şunu kabul ediyor ki artık eskinin öldüğü, ama yerine yeninin henüz doğmadığı bir ara dönemden geçiyoruz dünyada. Küresel sistemde değerler ve ilkeler temelinde yeni bir ayrışma var. Eskide kalan bir Washington Mutabakatı var. Devlet, adaleti, güvenliği sağlasın, sırt üstü yatsın. Ondan sonrasını piyasalar halleder yaklaşımı.

KAMU VE ÖZEL KESİM ARASINDA YENİ BİR DİYALOG İHTİYACIMIZ VAR: Onun yerine şimdi Cornwall Mutabakatı dediğimiz 2021 yılında G7 ülkelerinin imzaladığı yeni bir mutabakat dönemine doğru geçiyoruz. Orada da diyor ki bu iş sadece piyasa ile olmuyor. Piyasa bizim o istediğimiz kapsayıcı büyümeyi gerçekleştiremedi. Belli alanlarda belli sıkıntılarımız oldu. O nedenle kamu ve özel kesim arasında yeni bir diyalog ihtiyacımız var. Kapsayıcı büyüme, mutlaka büyümenin bir parçası olmalı, sonucu değil. Eğer büyüme kapsayıcı olmazsa o büyüme sürdürülebilir olmuyor diyor.

ARTIK SAĞDA VEYA SOLDA DÜNYADAKİ TÜM HÜKÜMETLERİN GÜNDEMİNE GİRMEYE BAŞLIYOR: Neoliberal ekonomik sistemden kalkıyoruz, sanayi politikası alanına doğru girmeye başlıyoruz. Bu çok ciddi bir değişiklik. Farklı bir dönüşüm. Dolasıyla bizim sık sık daha önceki dönemde de söz ettiğimiz, bazı iş insanlarımızın da çok hoşuna gitmeyen kamucu yaklaşım tarzı birtakım kavramlar artık sağda veya solda dünyadaki tüm hükümetlerin gündemine girmeye başlıyor. Stratejik sanayilere devlet desteği olayı genelde kabul görülen bir husus olarak ortaya çıkıyor.

KÜRESEL MERKEZ BANKALARI: Bir başka önemli gelişme de küresel merkez bankaları pandemiden sonra gevşettikleri para politikalarını yeniden sıkılaştırmaya başlıyorlar. Küresel merkez bankaları, faiz arttırma sürecine giriyorlar. Peki bizim neden yeni bir hikâyeye, stratejiye ihtiyacımız var? Bu işin yerel boyutu ne? 2013’ten baktığınızda hatta 2007’de bu ip uçlarını vermeye başlamıştı, ama 2013’ten sonra giderek netleşti. Bize benzeyen ekonomilerden Türk parasının değeri, büyüme bakımından ve diğer açılardan kopmaya, ayrışmaya başladık.

NASIL BİR BÜYÜME MODELİ VARDI?: Bunun arkasında da büyüme modelinin tıkanması var. Nasıl bir büyüme modeli vardı? 2001 yılında yaşanan krizden sonra gündeme getirdiğimiz ‘güçlü ekonomiye geçiş’ diye bir program vardı. Bu geçiş programıydı. Dünyada para o kadar bollaştı ki sıcak paranın ülkeye getirilmesine dayanan bu program sürdürülmeye çalışıldı. Çünkü maliyeti de son derece düşüktü. Ama sonuçta ortaya sürekli bozulan dış denge, yetersiz döviz rezervleri, yüksek enflasyon; niteliksiz, kapsayıcı olmayan bir büyüme süreci ile karşı karşıya kaldık.

GİDEREK MÜDAHALECİ BİR EKONOMİK YAPI İLE KARŞI KARŞIYA KALIYORUZ: Bugün geldiğimiz noktada ülkeyi yöneten hükümet sadece bu modeli bildiği için dışarıdan para kesilmesine rağmen ben bu modeli benim içeride vatandaşlarımın dövizleri var, bunları toparlayarak sürdürebilirim, yaklaşımı içinde görüyorum. Tabi bu da olmuyor. O kadar müdahale ediyorsunuz ki ekonomiye, ekonomi artık rekabetçi ekonomi olmaktan çıkıyor, giderek müdahaleci bir ekonomik yapı ile karşı karşıya kalıyoruz.

AVRUPA’DAKİ 8’LİK ENFLASYON, TÜRKİYE’DEKİ 80’LİK ENFLASYONDAN DAHA VAHİMMİŞ: Dün itibariyle geldiğimiz nokta şu; mevcut durumu savunabilmek için; ülkede paramızı pul ettiler. Türkiye’yi Avrupa’nın 1 milyoncu marketi haline getirdiler. Her şey 1 milyon. Eskiden Çin mallarını satan marketler vardı, ona döndük. Yabancı için burada her şey ucuz. Vatandaş için pahalı da yabancı için ucuz… İş bu hale gelmişken dün baktım birileri 8, 80’den büyüktür hikayesi anlatmaya çalışıyor. Yani Avrupa’daki 8’lik enflasyon, Türkiye’deki 80’lik enflasyondan daha vahimmiş. Bu tabi artık yönetim olarak baktığınızda işin hangi noktaya geldiğini, çaresizliğin hangi boyutlara ulaştığını açık seçik ortaya koyuyor.

TÜRKİYE KURUMLAR CİDDİ YIPRANDI: Ekonomik krizin yanında bir diğer önemli kriz ise devlette yönetim krizi. Özellikle bu tek kişilik hükümet sistemine geçildikten sonra Türkiye kurumlar ciddi yıprandı. Kural kalmadı, günlük kararlarla ekonomi ve diğer alanlar idare edilir hale geldi. Akşam yatıyorsunuz bir başka oyun kuralı ile sabah kalkıyorsunuz bir başka oyun kuralı var. Niye, niçin yapıldığını kolay kolay kendilerine de izah edemedikleri bir sürü birbiriyle tutarsız değişiklikler yapılıyor.

2030 GÜNDEMİ, PARİS İKLİM ANLAŞMASI: İki önemli uzlaşı var dünyada. Bunlardan bir tanesi Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma için 2030 gündemi; bir de Paris İklim Anlaşması. Dolasıyla ne yapacaksak bu iki hususu dikkate alarak gerçekleştirmemiz lazım. Biz de bunu yapmaya çalıştık. Sürdürülebilir kalkınmanın 17 tane temel amacı var. Ve bu 17 temel amaçla bizim CHP olarak öteden beri söylemekte olduğumuz 4 sütunumuz birbiriyle uyumlu.

VERİMLİLİK, YENİLİKÇİLİK AYIRT EDİCİ FAKTÖRLER OLARAK DEVREYE GİRİYOR: Yeni nesil stratejide özgürlük, kurullar ve kurallar sistemin ana yapı taşları oluyor. Verimlilik, yenilikçilik ayırt edici faktörler olarak devreye giriyor. Kamu, özel sektör arasında uyum ve iş birliği kritik bir öneme sahip. Kapsayıcılık büyümenin sonucu değil, büyümeye katkı sağlayan bir husus olarak ortaya çıkıyor. Sürdürülebilir ve çevre büyüme ile dış finansmana erişimin temel belirleyicileri haline geliyor.

KATILIMCILIK VE HESAP VEREBİLİRLİK: Yeni kurumlar, yeni kadrolar, yeni kurallarla, dört hedefi gerçekleştirmemiz lazım ki Türkiye kalıcı, sürekli büyüme sürecine girebilsin. Bunlardan birincisi hukuk sistemi ve parlamenter sistemin inşası. Biz bunu bir kurumsal kalite endeksinin altında toplamaya çalıştık. Çeşitli bileşenleri var bunların. 6 tane performans kriteri kullandık. Bir tanesini söyleyeyim, katılımcılık ve hesap verebilirlik.

GÜVEN BUNALIMI İLE BİRLİKTE DE ÇOK CİDDİ BİR İSTİKRARSIZLIK VAR: Türkiye bugün çok ciddi bir güven bunalımı yaşıyor. Güven bunalımı ile birlikte de çok ciddi bir istikrarsızlık var. Peki bunu aşıp enflasyonu düşürmek, güvensizliği bitirmek, yeniden sürdürülebilir büyüme patikasına dönebilmek için ne yapmak lazım?

BU GÜVEN BUNALIMINI AŞABİLMENİN İLK AYAĞI BU YÖNETİMİN VE SİSTEMİN DEĞİŞMESİNDEN GEÇİYOR: Şu andaki bu mevcut yönetim ile bu güven bunalımını aşamazsınız. Şu andaki mevcut sistemle de bu güven bunalımını aşamazsınız. Bu güven bunalımını aşabilmenin ilk ayağı bu yönetimin ve sistemin değişmesinden geçiyor. Ki bu seçimde milletimiz bu tercihi yapacak. Bu tercih yapıldıktan sonra beklentilerde çok ciddi iyileşmeler olacaktır. Bunun arkasından da bu düzenlemeleri getirdiğiniz zaman Türkiye’nin oyunu artık farklı oynayacağı ortaya çıkacaktır. Ekonomik oyuncular da buna inanmaya başlayacaktır.”

 


CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın başkanlığındaki CHP Ekonomi Masası, İzmir Kemeraltı Çarşısı esnafını ve yurttaşları dinledi. Bir kadın yurttaş "Burama kadar geldi, geçinemiyorum. SGK ve BAĞKUR emeklisi ikinci maaşı alıyor. Ben alamıyorum. Niye? Devlete hizmet edip emekli olduğum için mi? Bu çifte standart, haksızlık niye? Buna bir el atın" dedi. Bir başka yurttaş, "Bunlardan hesap sorun" diye konuşurken, esnaf da artan fiyatlardan dert yandı. Kemeraltı turu sonrası konuşan Faik Öztrak ise "Bir erken seçim beklentisi olduğunu gördük. Tek kişilik şahsım hükümetinin verdiği hasar her geçen gün biraz daha artıyor" dedi.

CHP Ekonomi Masası, İzmir'de bugün iş dünyasının temsilcileriyle bir araya geldikten sonra Türkiye'nin en büyük açık hava çarşısı olan Kemeraltı Çarşısı'nda esnaf ziyareti yaptı, yurttaşları dinledi.

Kemeraltı turunda CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, CHP Ekonomi Masası üyeleri Akif Hamzaçebi, Orhan Sarıbal, Bedri Serter, Özkan Yalım, Rahmi Aşkın Türeli, CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç ile CHP İzmir il yöneticileri yer aldı.

Yurttaşların fotoğraf çektirme isteğini kırmayan Faik Öztrak ve CHP heyeti esnafın sorunlarını dinledi. Züccaciye ürünleri satan bir kadın esnaf, "Eskisi gibi alamıyoruz, fiyatlar yüksek. Ne kaldı ki ucuz? Bugün bile benzine zam gelmiş" diye dert yandı.

"KİRACILARA ALLAH SABIR VERSİN"

Kemeraltı'nda 45 yıldır avizecilik yapan bir başka esnaf ise "Umutla bekliyoruz. Bugün yeni siftah yaptık. Her şey dolara endekslendi. Neyse günlük kur, ona göre çarpıyor. 'Demirin, sacın fiyatı bu' diyor. Günümüzü geçirmeye bakıyoruz. Günümüzü geçirelim, karnımızı doyuralım, Allah bereket versin. Mülk sahibi olduğumuz için biraz rahatız. Kiracılara Allah sabır versin. Elektrik faturası bayağı geliyor. İşimizden kaynaklı mecburen makyaj yapmak gerekiyor” diye konuştu.

Yazlık ürün satan bir esnaf, “Yazın iş yapıyoruz. 7-8 ay yatıyoruz. Sıkıntı var fiyatlarla ilgili. Fiyatlarda artış var, durmuyor. Öngöremiyoruz. Neyi nasıl satacağını bilmiyorsun. Mesela 50 liraya alıp 70'e satıyorsun. Bir hafta sonra 60 liraya alıp 80'e satıyorsun. Müşteri 'Bir hafta önce bu kadara aldım, şimdi bu kadar olmuş' diyor" dedi.

"Buramıza kadar geldi" diyerek Faik Öztrak'ı durduran emekli bir kadın "Geçinemiyorum. Üniversite mezunuyum aldığım para 6 bin lira. Tek başımayım, kira versem ne yapacağım? Bunu düşünen yok. SGK emeklisi ikinci maaşı alıyor. BAĞKUR emeklisi ikinci maaşı alıyor. Ben ikinci maaşı alamıyorum. Niye devlet memuru olduğum için mi? Devlete hizmet edip emekli olduğum için mi? Bu çifte standart niye? Ben dul bir kadınım. Babam Emekli Sandığı, annem SGK emeklisi. Ben onlardan maaş alamıyorum. O Emekli Sandığı olur da siz SGK olursanız alıyorsunuz. Bu nasıl bir çifte standarttır, bu nasıl bir haksızlıktır. Buna bir el atın. Aklınızın bir köşesinde olsun" diye konuştu.

Bir başka yurttaş ise "Sizden tek ricam bunlardan hesap sorun" diye konuştu.

"ÜLKENİN YÜZDE 98'İ YOKSULLAŞIYOR"

Esnaf gezisi sonrası gazetecilere açıklama yapan Faik Öztrak ise ekonomik sıkıntılara dikkat çekti. Öztrak şöyle konuştu:

"Ziyaretimiz sırasında ekonomiyle ilgili sorunların benzer şekilde İzmir'de de yaşanmakta olduğunu gördük. İzmirli insanların taleplerini almaktan büyük mutluluk duydum. Bu çalışmayı düzenleyen il başkanımıza (Deniz Yücel) teşekkür ediyorum. Dolu dolu bir çalışma oldu. İzmir'in nabzını tutma imkânı bulduk. Bu ülkede izlenen ekonomik politikaların tutarlı olduğunu söylemek son derece güç. Bir büyümeden bahsediliyor ama bu büyüme ülkenin yüzde 2'sinin cebini dolduruyor. Yüzde 98'ini sürekli yoksullaştırıyor. Ülke büyürken enflasyon yüzde 80'leri zorluyor. O da TÜİK'in makyajlı rakamlarıyla. 'Cari açık düşecek' diyorlar. Cari açık sürekli rekorlar kırıyor. Düşen bir şey yok. Bunları dikkate aldığımız zaman Türkiye'de bir ekonomik kriz, buhran yaşanıyor. Bunun arkasında da Türkiye'de 2018'den bu yana milletin cebini boşaltan ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var. Artık bütün ülkemiz görmüştür ki istişare yoksa, danışma, fikir alma yoksa, her şey tek bir adamın iki dudağı arasından çıkan sözlerle yönetiliyorsa ülkede kural yok, kral varsa bu işler olmaz. 'Türkiye'de güçlü bir demokrasi, kuvvetler ayrılığı, olmalı. Yargı bağımsız olmalı' dedik. Hepimiz öğrendik ki esas cebimizi dolduran onlar.

"ERKEN SEÇİM BEKLENTİSİ OLDUĞUNU GÖRDÜK"

Öztrak açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Ülkenin rekabet gücünü artıran ekonomik programa ihtiyaç var. Büyümenin herkese dokunması lazım. Kapsayıcı olması lazım. Bu politikaların sürdürülebilir olması lazım. Sürdürülemeyecek politikaları uygulayacaksınız, enflasyonu azdıracaksınız, ülkeyi borca batıracaksınız, sonra da '8 mi daha fazla 81 mi daha fazla tahribat yapar?' diyeceksiniz. Ülke çakma ekonomistler tarafından yönetildiğinde sonuç bu oluyor. Enflasyon hepimizin canını yakıyor. İnsanlar sattığı malı aynı fiyatta yerine koyamıyor. Vatandaş hayat pahalılığı altında eziliyor. Ülkeyi yönetenler karşımıza geçip 'Hiçbir sorun yok' diyor. Bizim halimize, vatandaşın haline bakan yok. Bu yaklaşımla bu ülkeyi yönetmek, sorunları çözebilmek mümkün değildir. Bu ülkenin yeni kurallara, kurumlara, yeni kadrolara ihtiyacı var. Nereye gittiysek insanlar yüksek enflasyondan, hayat pahalılığından, büyümenin 3-5 kişiye yansımasından rahatsız. Ülkenin büyük kısmı, yani yüzde 98'i rahatsız olunca bizim rahat olmamız mümkün değil. Çok fazla müdahale edilmesi, güven ortamının kalmayışı, belirsizliklerin artmış olması, Türk lirasının nereye gittiğinin belli olmaması, enerji fiyatları, hammadde temin konusunda yaşanan sıkıntılar, ulaştırma altyapısı ile ilgili plansızlıklar... Tüm bunlar sahada dinlediğimiz şikayetlerdi. Herkeste bir erken seçim beklentisi olduğunu gördük. Bu hükümetin tek kişilik şahsım hükümetinin verdiği hasar her geçen gün biraz daha artıyor. Enflasyon yüzde 20 iken düşürmek çok kolay. Giderek zorlaşıyor."